31 Temmuz 2009 Cuma

SAĞLIK İÇİN ALTIN KURALLAR

Sağlıklı yaşamayı istemek yetmez. Bunun için, bazı atılımlarda bulunmanız gerekir. Yapılan araştırmalar sonucunda, sağlıklı yşamak için, gereken 10 altın kural belirlenmiş. Bu kuralları sırayla görelim. Prof. Dr. Osman Müftüoğlunun önerileri ile ;
SOSYAL BİR İNSAN OLUN : Ülkenizin, şehrinizin, semtinizin sorunlarına ilgi gösterin.
BEDEN VE RUH DENGENİZİ KOURYUN : Uzun süreli birçok çalışma, gösterdi ki, duygusal olarak kendini iyi hissetmek, daha sağlıklı olmanızı ve daha uzun süre genç kalmanızı sağlıyor. Beden-ruh dengesi, halinize şükretmenizi de kolaylaştırıyor. Duygusal olarak, kendinizi iyi hissettiğiniz zaman, bedeninizin işi kolaylaşıyor. Bu nedenle, yalnız bedeninizle değil, ruh sağlığınızla da ilgilenmeniz, ruhunuzu da korumanız, geliştirmeniz ve beslemeniz gerekiyor.
NEŞE VE MUTLULUK 2 ÖNEMLİ VİTAMİNDİR : "Mutluluk an, huzur zamandır." Mutluluk sizin üretebileceğiniz, farkındalıklarınızla geliştirip, büyütebileceğiniz, çok özel, kısa süreli ama, çok kolay kazanılabilen anlardır. Oluştuğu anlarda, hissedilebilen duygulardır. Bunun için, neşeli biri olmayı, hoşgörülü, keyifli, endişesiz, umudu, kahkahası bol biri olmayı (ve böyle insanlarla birlikte yaşamayı) ilke edinin. Kötümser, endişeli ve sorunlu insanlardan uzak durun. Fırsat buldukça, (hatta bazen kendinizi zorlayarak) gülmeyi ve kahkaha atmayı ihmal etmeyin.
HASTALIKLARDAN KENDİNİZİ KORUYUN : Tıp, bizlere, hastalıklardan korunma ve erken teşhis konusunda, muazzam fırsatlar sunuyor. Hastalıklara neredeyse hücresel, hatta genetik düzeyde tanı koyabilmeyi vaat ediyor. Siz ne yaparsanız yapın, bazı hastalıklara kaderiniz sizi çekip götürüyor ama, sağlığını koruma ve sağlık risklerini takip etme konusunda, hassas davrananlara bu tür kötü piyangolar, daha seyrek rastlıyor. İnsan aklı ne yazık ki, beden ve ruhun sağlıklı durumunu idrak edemiyor. Ne zaman ki, vücudumuzda bir şeylerin yolunda gitmediğini fark ediyor, ancak o zaman sağlığın önemini, ciddiyetini düşünmeye, konuşmaya başlıyoruz. Bu nedenle, sağlık kontrollerinin düzenli yaptırılması gerekiyor.
BESLENME, UYKU VE STRES ÖNEMLİ BİR KONUDUR : Ne yiyip içtiğiniz, nasıl bir yaşam sürdüğünüz, yani "hayat tarzınız" (uykunuz, aktiviteniz, stres yönetimi beceriniz) sağlığınızı belirleyen temel faktörlerdendir. Yaşlandıkça, daha az kalori tüketmeyi hedefleyin. Çünkü, yaş 40 ı geçti mi can boğazdan gelmiyor, gidiyor. Taze ve temiz şeyler yiyip içmeyi hedefleyin. Sebze ve meyvelerden, bakliyat grubu besinler ve tahıllardan, hayvansal ürünlerden, dengeli bir şeklide istifade edin. Her gün en az 1,5 litre su için. Az yağlı besinler tüketin. Sebzeyi, meyveyi mümkün olduğu kadar daha çok yiyin. Uyku sorunlarınızı tedavi ettirin. Stressavar önlemleri öğrenin.
ZARARLI ŞEYLERİ HAYATINIZDAN ÇIKARIN : Alkol ve sigaranın zararları, artık tartışma konusu bile yapılmıyor. Günde 1-2 fincan kahve bir problem yaratmıyor ama, fazlası kalbi de beyni de yoruyor. Yiyecek ve içeceklerdeki katkı maddeleri, besinlerdeki kirlilikler, sağlığınızı en azından uzun vadede bozabiliyor. Tatlandırıcılar, fazla miktarda tuz kullanmak, aşırı şeker tüketmek, şeker eklenmiş içecekleri fazla miktarda yemek de sağlığa zarar veriyor.
İNANCINIZI KUVVETLENDİRİN : Hangi düşüncede ve inançta olursanız olun, inanç dünyanızı zenginleştirmeye ve güçlendirmeye gayret edin. İnançlı insan, aidiyet duyguları güçlü insandır. İnançlı insan, kendini daha çok yoğun ve kalabalık hisseder. İnanç ve onun sağladığı aidiyet hissi, güven duygusunu pekiştirir. Korku, endişe vb. hasta edici duyguları azaltır. İnanç, az ile yetinmeyi ve hafiflemeyi kolaylaştırır. İnanç duygusu, son yıllarda en etkin detoks ilacı gibi görülüyor.
KİLONUZU KORUYUN : Araştırmalar kronik hastalıkların çoğunun, özellikle şeker hastalığı, hipertansiyon, damar sertliği, hatta bazı kanserlerin vücutta fazla miktarda yağ birikmesinden kaynaklanabileceğini gösteriyor. Özellikle bel ve karın çevresinde, karın içi organların bünyesinde ve çevresinde biriken yağlar tehlikeli bulunuyor. Yeni yaklaşımda yalnızca kaç kilo olduğunuz değil, vücudunuzda ne kadar yağ taşıdığınız, kas yağ oranınız da önem kazanıyor. Her yaşın bir kilosunun olduğu, ideal kiloya değil, sağlıklı kiloya hedeflenmek gerektiği belirtiliyor.
BEYNİNİZİ DESTEKLEYİN : Beyniniz de, kaslarınız da aynı temel kural ile yönetilir. Kullan veya kaybet! Her ikisini de, sürekli olarak ama, akıllıca kullanmanız gerekiyor. Bunun için beyninize de sık sık egzersizler yaptırmanız, onunla "farkındalık ve değişim yolculuklarına çıkmanızda" fayda var. Bu yolculuklar zihninizi besleyip güçlendirecek, fazlalıklarından arındıracaktır. Okuyun, dua edin, bulmaca, sudoku çözün, satranç, briç oynayın ve düşünce egzersizleri yapın, iç dünyanıza doğru yolculuklara çıkın.

BİTKİ FALI

Pek çok şey duymuştum ama, bitki falını ilk defa duyuyorum. Bitki falında, doğum tarihinize göre, hangi bitkinin sizi temsil ettiğini buluyorsunuz. Bu da sizin, bir takım kişisel özelliklerinizi anlatıyor.

* Ocak 1 - 9 --- Isırgan otu
* Ocak 10 - 24 --- Ebemgümeci
* Ocak 25 - 31 ---Dereotu
* Şubat 1 - 5 --- Bildiğimiz ot
* Şubat 6 - 14 ---Çimen
* Şubat 5 - 21 --- Maydanoz
* Şubat 22 - 28 --- Kıvırcık
* Mart 1 - 12 --- Sarmaşık
* Mart 13 - 15 ---Dereotu
* Mart 16 - 23 ---Ebemgümeci
* Mart 24 - 31 --- Bildiğimiz ot
* Nisan 1 - 3 --- Isırgan otu
* Nisan 4 - 14 ---Kıvırcık
* Nisan 15 - 26 ---Ebemgümeci
* Nisan 27 - 30 --- Maydanoz
* Mayıs 1 - 13 --- Sarmaşık
* Mayıs 14 - 21 ---Çimen
* Mayıs 22 - 31 ---Dereotu
* Haziran 1 - 3 --- Ebemgümeci
* Haziran 4 - 14 ---Maydanoz
* Haziran 15 - 20 --- Isırgan otu
* Haziran 21 -24 ---Sarmaşık
* Haziran 25 - 30 --- Bildiğimiz ot
* Temmuz 1 - 9 ---Ebemgümeci
* Temmuz 10 - 15 --- Isırgan otu
* Temmuz 16 - 26 ---Çimen
* Temmuz 27 - 31 --- Bildiğimiz ot
* Ağustos 1! - 15 --- Sarmaşık
* Ağustos 16 - 25 ---Ebemgümeci
* Ağustos 26 - 31 --- Maydanoz
* Eylül 1 - 14 ---Çimen
* Eylül 15 - 27--- Bildiğimiz ot
* Eylül 28 - 30--- Isırgan otu
* Ekim 1 - 15 ---Sarmaşık
* Ekim 16 - 27 --- Maydanoz
* Ekim 28 - 31 ---Kıvırcık
* Kasım 1 - 16 --- Dereotu
* Kasım 17 -30 ---Bildiğimiz ot
* Aralık 1 - 16 ---Isırgan otu
* Aralık 17 - 25 --- Sarmaşık
* Aralık 26 - 31 --- Çimen
Gelelim falınızda bulduğunuz bitkinin anlamına ;
* ISIRGANOTU : Cekici ve populersiniz.. Kolayca arkadas edinebiliyorsunuz.. Kendinden emin tavirlarinizla grup icinde liderlige yakisiyorsunuz. Eger sizin liderliginizi kabul etmiyorlarsa uygun bir yontemle kabul ettiriyosunuz, yine olmazsa isiriyosunuz.
* BİLDİĞİMİZ OT : Utangac ve sevimlisiniz. Tanimadiginiz insanlarla konusmayi sevmez ama arkadaslarinizla herseyi paylasabilirsiniz. Arkadas seciminde oldukca dikkatlisiniz. Sevilen birisiniz. Dogayi cok seversiniz oylesine bir otsunuz.
* KIVIRCIK : Esrarengiz birisiniz. Ne zaman nasil davranacaginiz pek belli olmuyor. Bazen herseye salata oluyosunuz. Cogu seyden ilk sizin haberiniz oluyor bu yuzden cok ilgi goruyorsunuz.
* ÇİMEN : Cok hassas ve narinsiniz. (cimlere basmayin ) Kolay asık oluyorsunuz. Ne cok utangac ne cok giriskensiniz. Arkadasgrubunuzda kirilmamasi icin kollanan birisiniz."
* EBEGÜMECİ : Sessiz sakin ama cok zekisiniz. Dost canlisi, sevilmeyi bekleyen tavirlariniz ilgi cekiyor. Her yerde olmayan insan sagligina yararli bir kisilige sahipsiniz Kucuk bir arkadas grubu size yetiyor. Fazla populer olmasaniz da yakinlarinin el ustunde tuttugu birisiniz
* DEREOTU : Siz lider olmak icin dogmussunuz. Ama yapacak bisey yok bazi organizasyonlar! da sadece degisIk tad birakiyorsunuz o kadar. Sozunu dinleten, dedigini yaptiran birisiniz. Kararli tavirlarinizcevrenizdekileri etkiliyor. Insanlarin arkadas olmakisteyebilicegi birisiniz.
* MAYDONOZ : Uyumlu, herseye maydanoz olmak burdan gelir sicakkanli birisiniz. Size nasil davranilmasini istiyorsaniz siz de herkese oyledavraniyorsunuz. Sadik ve durustsunuz, yapmacik insanlara ve dedikoduya karsisiniz.
* SARMAŞIK : Yerinde duramayan birisiniz. Durmadan ona buna sarilip duruyosunuz Cok arkadasiniz var ve sosyal yasaminiz cok renkli. Dedikoduyu biraz seviyorsunuz. Sizi taniyan sizin gibi biri dahaolmadigini dusunuyor. Dikkat cekmeyi cok seviyorsunuz.

30 Temmuz 2009 Perşembe

GUATR HAKINDA ÖNEMLİ BİLGİLER

Troid hastalığı veya guatr olarak tanımlanan, hastalığın, ne olduğu, sebepleri tedavi şekilleri, tüketilmesi gereken besinler gibi pek çok sorunuza cevap bulacağınız yazımıza, öncelikle, gutr tanımlayarak başlamak istiyoruz.

Guatr, tiroid bezinin, kanser ve iltihabi nedenler dışında, büyüdüğü durumlar olarak tanımlanıt. Guatr Ülkemizde, oldukça yaygın bir hastalık. Bazı bölgelerde, çok daha sık görülmekte. Bir yerleşim bölgesinde halkın yüzde 10'undan fazlasında guatr varsa o alan “endemik-yaygın ve yerleşik- guatr bölgesi” olarak kabul ediliyor. Ülkemizde, Karadeniz Bölgesi dışında, Kastamonu çevresi ve Göller Bölgesi de, endemik guatrın görüldüğü alanlar.
Guatrın bu kadar yaygın olmasının muhtelif nedenleri olabiliyorsa da en önemlisi iyot eksikliğidir. Araştırmalar özellikle, ülkemizde, iyot eksikliğinin, önemli bir problem olduğunu göstermiştir.
GUATR'IN SEBEPLERİ;
* Sağlıklı bir yetişkinin, günde 150 mikrogram civarında, iyota ihtiyacı vardır. Bu miktarı, yiyecek içeceklerle bedenimize kazandırmak zorundayız. Gıdalarla kazanılan iyot miktarı, 50 mikrogramın altına düştüğünde tiroid bezinin hormon (T3, T4 hormonları) üretiminde azalma meydana gelir. Bu durumda, beyindeki hipofiz bezinden, tiroid bezine ulaşan TSH isimli hormon uyarıları yoğunlaşıyor. TSH uyarıları artınca, tiroid bezi büyümeye ve guatr süreci oluşmaya başlar.Bazı besinlerde bulunan ve tiroid hormonu üretimini aksatan maddelerin de guatr oluşumuna katkısı olabilir.
* Mesela karalahanada bulunan -özellikle Karadeniz bölgesinde çok tüketilen bir besindir- bir madde tiroid hormon yapımını engelleyebiliyor. Benzer engellemeyi, bazı patates ve fasulye türlerinin de yaptığı biliniyor. Bununla birlikte, karalahana ile guatr arasında doğrudan bir ilişki kurmak pek kolay görülmüyor.
* Bazı ilaçlar (lityumlu ilaçlar), mikroplar (E.coli), iltihabi nedenler, kistler, kanamalar, antitiroid ilaçlar da guatra yol açabiliyor. Ayrıca büyüme faktörleri olarak bilinen bazı faktörler de tiroid bezinin guatr sürecine girmesine neden olabiliyor.
GUATR'IN BELİRTİLERİ;
* Guatrın tipik bir belirtisi yoktur. Bu nedenle de herhangi bir şikayete sebep olmayabiliyor. Özellikle tiroid bezi fonksiyonlarının normal olduğu guatr söz konusu olduğunda (ötiroid guatr) herhangi bir şikayete rastlanmıyor. Bu kişiler dikkatli bir fiziksel muayeneden ve radyolojik değerlendirmeden geçirilmedikleri takdirde (şikayetler olmadığı ve kanda tiroid hormonu seviyeleri normal kaldığı için) çoğu zaman “senin bir şeyin yok” deyip evine gönderiliyor!
* Bazı guatr olgularında, tiroid bezi içinde kanamalar ya da tiroid bezinde gelişen, iltihaplar nedeniyle ağrı ortaya çıkabiliyor. Büyüyen ve nodül geliştiren, çok iri guatr hastalarında soluk ve yemek borusu üzerine baskı ortaya çıkabiliyor. Bu durum, nefes darlığı ve yutma güçlüğü gibi şikayetlere yol açar.
* Çoğu guatrlı hastada, sinirsel kökenli olduğu bilinen boğazdaki sıkışma hissi, hastalığı uyaran ilk işaret oluyor. Ses kısıklığı, çatallanması ve boyunda ortaya çıkan şişlik de guatr için uyarıcı olabiliyor.
* Guatrın, özellikle kadınlarda yaygın bir sorun olduğu biliniyor. Bu nedenle kadınların bu konuda daha uyanık olmaları gerekiyor.

29 Temmuz 2009 Çarşamba

AÇ KALMAK KİLO ALMAYA SEBEP OLUYOR

Diyet yapmak, aç kalmak değildir. Aksine, dengeli ve sağlıklı beslenmeyi öğrenmektir. Uzun süreli aç kalmalar, istediğinizin aksine, sizi zayıflatmaz, daha da fazla kilo almanıza sebep olabilir.

Araştırmalar aç kalırsanız, zayıflamak bir yana kilo bile alabileceğinizi gösteriyor. Açlık, metabolizma hızını azaltıyor ve genetik hafızadaki kıtlık alarmını harekete geçiriyor. Vücut, aç kalacağı endişesi ile bulduğu her enerjiyi, yağa çeviriyor ve, bu da, fazla kilo olarak geri dönüyor. Enerjinin yakılması güçleşiyor. Yakılmayan enerji ise, yağa çevrilip depolanıyor. Açlık uzun sürer ve sık tekrarlanacak olursa, kas dokusu da yakılabiliyor. Bu durum, fren balatalarının yanması gibi bir şey. Çünkü kilo almaya karşı, en güçlü freniniz kas dokusunun miktarıdır. Diyet yapmayı, asla aç kalmak olarak düşünmeyin. Böyle bir düşünceniz varsa, diyet yapmak bir yana, diyet sözcüğünü telaffuz bile etmeyin! Aç kalarak, kilo vermeye kalkarsanız (yani öğün atlamak ya da bütün bir günü aç geçirmek hatasına, sık sık düşerseniz,) hem vücudunuzun metabolik ve hormonal dengesini altüst eder, hem de sürekli kilo alırsınız. Açlık hali, uzun sürerse önce şeker-insülin dengeniz bozulur. Böbreküstü bezlerinizden salgılanan kortizol hormonunun miktarı artar. Fazla kortizol kas kütlenizi azaltır. “Kas kütlesi=metabolik hız garantisi” ilkesi gereğince, metabolizma hızını en çok etkileyen dokunuz kas kütlenizin varlığıdır. Bunun için, bilimsel anlamda kilo yönetimi desteği veren mekânlar, danışanlarını egzersize yönlendirerek kas dokusunun miktarını arttırmaya, kas/yağ oranını kas dokusu lehine değiştirmeye çalışırlar. Asla yalnızca yağ kaybı ile yetinmezler.

28 Temmuz 2009 Salı

KARAHİNDİBA VE FAYDALARI

Aslan dişi olarak da bilinen karahindiba, aslında, sarı çiçekli ve yeşil yapraklı bir bitkidir. Buna rağmen, karahindiba olarak anılır. İşe yaramaz bir ot gibi görünen karhindiba, çayı ve pekmezi ile insanlara, uzun yıllar boyu, şifa kaynağı olmuştur. Öncelikle, sizlere, karahindiba çayı ve pekmezinin tarifini verelim. Ardından da, karahindibanın, hangi hastalıklar için şifa kaynağı olduğunu anlatalım.
KARAHİNDİBA ÇAYI : Yarım tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış kara hindiba kökü, bir su bardağı dolusu suya akşamdan eklenir, ertesi sabah kaynama derecesine kadar ısıtılır ve süzülür. Bu çay, kahvaltıdan yarım saat önceye ve yarım saat sonraya bölünerek, yudum yudum içilir.
KARAHİNDİBA PEKMEZİ : 2 avuç dolusu kara hindiba çiçeği, 1 lt soğuk suya eklenir ve hafif ateşte kaynamaya bırakılır. Taşmak üzereyken ocaktan indirilir ve sabaha kadar bekletilir. Ertesi gün hepsi bir süzgece boşaltılır ve çiçekler iyice sıkılır. Bu suyun içine bir kilo şeker eritilir ve ince dilimler halinde yarım limon eklenir. ( limon suyu da sıkılabilir ). Daha fazla limon pekmezi ekşitebilir ! Tencere kapaksız olarak ocağa konur. Vitaminlerin yitirilmemesi için, ısının çok düşük olması gerekir. Fazla sıvı böylece, kaynamaya gerek kalmadan buharlaşır. Elde edilen kütle, bir veya iki kere soğumaya bırakılarak, pekmezin en iyi kıvama gelmesi sağlanır. Uzun süre beklediğinde şekerlenmemesi için, yoğunluğunun fazla olmaması gerekir. Ama ince de olmamalıdır, yoksa bir süre sonra ekşimeye başlar. Kahvaltı ekmeğine sürülebilecek kıvamda, çok lezzetli ve ağdalı bir pekmez olmalıdır.
KARAHİNDİBANIN FAYDALARI
* Safra kesesi, karaciğer hastalıklarında faydalıdır.
* Şeker hastaları için kullanılır.
* Kaşıntı, egzama, mayasıl gibi hastalıkların tedavisinde kullanılır.
* Gut ve romatizma hastalıklarında fayda sağlar.
* Sarılık ve dalak hastalıklarında yararlıdır.
* Yüzdeki sivilcelere iyi gelir.

GEBELİKTE BESLENME NASIL OLUR?

Gebelik dönemi, kadınlar için, şahane bir dönemdir. Bir taraftan, bebeğini kucağına alacak olmanın heyacaı, diğer taraftan ise, yapılan hazırlıklar. Ama, gebelikte şikayet edilen konu, alınan fazla kilolardır. Tabiki kilo almamak mümkün değil, ama, belirli ölçülerde olmak kaydıyla. Peki, gebelikte nasıl beslenmek gerekir? Gebelikte diyet yapılır mı? Gebelikte alınması gereken ideal kilo ne kadardır ?Gelin Bu soruların cevabını hep birlikte görelim.

* Öncelikle, gebelikte ve gebelik öncesindeki beslenme durumu anneyi ve gebeliği direkt olarak etkilediğinden, Sağlıklı ve dengeli beslenmek gerektiğini unutmamak gerekir.
* Yeterli derecede protein alımı önemli bir konudur. Yetersiz proteinle beslenen annelerin bebeklerinin düşük kilo da doğduğunu biliyoruz.
* Az beslenen annelerde, erken doğum riski vardır.
* Gebelikde toplam 10 -14 kilo arasında, kilo alınmalıdır. Gebeliğin ilk yarısında anne de 3–4 kg lık bir artış olur. Gebelik sırasında fazla kilo alanlar tansiyon yüksekliği ile karşı karşıya gelebilirler. Burada en nemli unsur gebeliğin 20.haftasından (4,5 ay) itibaren haftada 400–500 gr alınmalıdır. Eğer fazlaysa karbonhidratlar(özellike ekmek tatlı şeker) kısılmalıdır.Gebelikde protein ihtiyacı % 30 oranda artar.(yoğurt süt peynir fasülye mercimek yumurta)Dolayısıyla soframızdan bunları eksik etmemiz gerekir.
* Gebeliğin ikinci yarısında annenin demir ve folik asit ihtiyacı artar. Dolayısıyla doktor kontrolü altında demir ve folik asit kullanılmaya başlanmalıdır.
* Süt içme alışkanlığınız yok ise, dışarıdan, kalsiyum desteği alınabilir. Gebelikde hazımsızlık şişkinlik ve yanmalar olabilir. Dolayısıyla gaz yapıcı besinler az miktarda kullanılmalıdır. Ayrıca reflü(yemeğin ağıza gelmesi) olmaması içinse öne eğilmemeli ve yatmamalıdır.
* Gebe bir kadın, ayrıca bol lifli besinler tercih etmeli (meyve sebze kepekli ekmek) hatta yoğurdun içine, bir kaşık kepek koyabilir. Su tüketimi çok önemlidir. En az 2 litre su tüketmelidir.
* Ödem ve tansiyon yüksekliği yoksa, tuz kısıtlaması yoktur. Burada iyotlu tuz kullanmaya dikkat etmelidir.
* Çay ve kahve aşırı tüketilmemelidir.
* Alkol ve sigara kullanmak kesinlikle doğru değildir.
* Gebeliğin ilk aylarında bulantı ve kusmalar olabilir. Bu durumda hamileler mutfakta yememeli, az ve sık yemelidir. Aşırı durumlarda, hastaneye kadar giden durumlar olabilir.
* Şişmanlık ve gebelik söz konusu ise, mutlak Doktor kontrolü altında ve günlük 1200 kaloriden az olmamak kaydıyla, yumuşak diyet uygulanabilir. Bu diyet, mutlak vitamin ve mineral destekli olmalıdır.
* Bunun için gebe günde yarım lt süt, bir yumurta, meyve ve sebze, az yağlı olacak şekilde beslenmelidir.

SİBİRYA GİNSENGİ VE FAYDALARI

Ginseng, özellikle Uzak Doğu ülkeleri tarafından, baştacı edilmiş, mucize bir bitkidir. Geleneksel Uzak Doğu tedavilerinde de sıklıkla kullanılan ginsengin çeşitli türleri de bulunaktadır. Örneğin, kırmızı ginseng, özellikle cinsel gücü artımak için kullanılır. Bir de Sibirya Ginsengi olarak anılan bir tür vardır.

Sibirya Ginsengi, pek çok derde deva bir bitkidir. Kısaca faydalarından bahsedecek olursak;
* Hafızayı ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi vardır.
* Zihinsel olarak, yoğun çalışan kişilerin kullanması, uygun görülmüştür.
* Stres durumunda da yararlıdır.
* Rusya’da yapılan çalışmalar, Sibirya ginsenginin vücudun dayanıklılığını ve enerjisini artırdığını ortaya çıkarmıştır. Çernobil faciasından sonra radyasyonun etkisini azaltmak için çevre halkına Sibirya ginsengi verilmiştir.
ÖNEMLİ UYARILAR : Hamilelik ve emzirme döneminde, kesinlikle, kullanılmamalıdır. Kalp hastalığı olanlar, doktor kontrolünde kullanmalıdır. Uyarıcı ve güçlendirici etkisi nedeniyle, bazı kişilerde uykusuzluğa neden olabilir.

K VİTAMİNİ NEDİR? HANGİ BESİNLERDE BULUNUR ?

Vitaminlerin, hayatımızın vazgeçilmez bir parçası olduğunu, hepimiz biliyoruz. Bu vitaminlerden en önemlisi, K vitaminidir. Peki bu K vitamini ne işe yarar, nelerde bulunur ve eksikliği halinde ne olur? Dilerseniz, bu soruların cevaplarını, hep birlikte görelim.

K vitamini, kanın pıhtılaşmasında rol oynar. yeni doğanlarda barsak kanalı mikroorganizmaları şekillenmediğinden vitamin K yetersizliğinden kanamalar görülebilir.
Peki, K vitamini nelerde bulunur. Hangi besinler K vitamini içerir ?
Bitkiler, peynir, et, karaciğer, yumurta gibi, pek çok besinden K vitamini ihtiyacı karşılanabilir. İnsanlar, besin yolu ile K vitamini alırken, hayvanlarda K vitamini ihtiyacı, barsaklarındaki bakteriler tarafından karşılanır.

23 Temmuz 2009 Perşembe

SİGARAYI BIRAKTIKTAN SONRA YENİDEN BAŞLAMAMAK İÇİN

19 Temmuzdan itibaren getirilen, sigara yasağı, sigarayı bırakmak isteyenler için, iyi bir sebep olabilir. Tabi, iş sigarayı bırakmakla bitmiyor. Esas sorun, sigaraya yeniden başlamamak. Peki bunu nasıl yapmak gerekir. Sigaraya, yeniden başlamamak için, püf noktalar;

* Sigarayı neden bıraktığınızı, kendinize hatırlatın.
* Sigara içme isteğiniz çok yoğun ise, daha önce anlatılan yöntemlere başvurun. (Derin nefes almak, su içmek, egzersiz yapmak gibi).
* İçmemeyi başardığınızda, kendinizi ödüllendirin.
Bunlara rağmen, kendinizi engelleyemediniz ve sigarayı içtiniz. Bu durumda ne yapmak gerekir ?
* Hayal kırıklığına kapılmayın
* Kendinizi aşırı suçlamayın
* Başaramadığınızı düşünerek mücadeleden vazgeçmeyin
* Bu durumun nikotin bağımlılığından kaynaklandığını hatırlatın
* İçmemeyi sürdürün.
Unutmayın ki, sigaraya başlamak, nasıl sizin iradenizde oldu ise, sigarayı bırakmak da, sizin iradenizde olan bir şey.

DİŞ GICIRDATMANIN ZARARLARI

Diş gıcırdatma olarak bilnen, Bruksizim hastalığı, bazı hastalıkları da beraberinde getiriyor. Genellikle, gece, uyku sırasında oluşan bu hastalık bakı ne gibi hastalıkara neden oluyor.

* Diş sıkmatya ve gıcırdatmaya bağlı olarak, bir süre sonrasında, dişlerde, yüz ve çenede ağrıya sebep oluyor.
* Diş gıcırdatma ve buna bağlı olarak gelişen ağrılar kronik hale gelirse, sağlam bir dişin, sallanmaya başlaması ve beraberinde, diş kaybı kaçınılmaz bir sonuç.
* Oluşan ağrılar nedeni ile, kişi, bazı durumlarda, depresyona bile girebiliyor.
* Tüm bunların yanısıra, diş gıcırtatan herkes, hasta olarak kabul edilmiyor. Bu durum ancak, , dişlerde hassasiyet gelişmesi ve kişiye ağrı vermesi halinde hastalık olarak kabul ediliyor.
* Diş yüzeyinde aşınmaya bağlı, diş ağrısı, sıcak-soğuk hassasiyeti ve kırılmalar meydana gelebiliyor.
* Daha ileri safhalarda, dişlere uygulanan fazla basınca bağlı olarak, çenede zamanla kilitlenme ortaya çıkabiliyor, hasta ağzını açamıyor.
* Sabahları, kişide yorgunluk, gerginlik ve yüzde ağrıya neden olabiliyor.
* Diş sıkmaya bağlı ağrılar, zaman zaman kulak ve baş ağrısı olarak, kişiye geri dönüyor.

21 Temmuz 2009 Salı

SAĞLIK İÇİN 12 MUCİZE BESİN

Bazı besinlerin, besin değeri ve sağlığımıza kattıkları, bilimsel olarak da kanıtlanmış ve tüm dünya tarafından kabul görmüştür. Bu yazımızda, 12 mucize besinden bahsetmek istiyoruz sizlere. Bu besinler, deyim yerindeyse, cana can katan türden...

YEŞİL ÇAY : Mesane, kolon, nefes borusu, pankreas, rektum ve mide kanserlerine yakalanma riskini azaltır. Kilo kontrolünü kolaylaştırır.
NAR : Antiokidanlar bakımından zengindir. Kan basıncını dengeler, damarları korur ve tümörlerin büyümesini engeller.
ELMA : kciğer kanseri, astım ve diyabete karşı korur. Kemik güçlendiren K vitamini içerir. Yemeklerden 30 dakika önce tüketildiğinde iştahı bastırmaya yardımcı olur.
BROKOLİ : Tüm kanser risklerini azaltır. Mineral ve vitamin oranları çok yüksektir. Ayrıca vücudu toksinlerden arındıran kimyasallara sahiptir.
YUMURTA : Doğanın en kusursuz yiyeceği olarak tanımlanıyor. Protein bakımından zengin ama kalorisi düşük. Beyni korur ve göz sağlığını güçlendirir.
KIRIZI ET : İşlemden geçirilmemiş kırmızı et, omega-3 bakımından zengindir. Makul miktarda tüketildiğinde kanserden korur. Protein ve B12 vitamini kaynağı.
FINDIK-FISTIK : Haftada 5 kez tüketmek kalp krizi ve kalp hastalığı riskini yüzde 30-50 arasında azaltıyor. Her gün için 25 gramlık, badem, ceviz, fıstık, fındık yeterli.
SÜT : in, mineral ve yararlı bakteriler bakımından zengin olan süt, kanserle savaşan CLA asidini de içerir.
SOMON : En iyi anti-aging gıdası. Omega-3 beyni ve kalbi korur. Ruh halini dengeler ve kan şekerini düzenler.
FASULYE : Kiloyu dengeler, kan şekerini düzenler. Kolon kanseri ve kalp hastalığından korur. Günlük tavsiye edilen lif miktarı 25-38 gram. Bir fincan fasulye ise 11-17 gram lif içerir.
YABAN MERSİNİ : Kanserden koruyan antioksidanlar içerir ve hafızayı güçlü kılar. Lif bakımından zengindir.
SOĞAN-SARIMSAK : Mide, prostat, yemek borusu kanserlerine karşı korur. Kalp hastalığı riskini yüzde 20 azaltır.
Görüldüğü üzere, çoğu bildiğimiz ve mutfaklarımızdan eksik etmediğimiz şeyler.

HANGİ BESİN HANGİ HASTALIĞA SEBEP OLUR ?

Yapılan bir araştırma sonuçları ilgimi çekti ve sizlerle de paylaşmak istedim. Bu araştırmaya göre, çok sık rastlanılan bazı hastalıkların tetikleyicisi olarak, bazı besinler gösterilmiş. Arşatırma, sonuçları aşağıda verilmiştir.

EKLEM KİREÇLENMESİ : Et yiyenlerde daha çok rastlanıyor. Fazla et yemek, bağışıklık sistemine zarar vererek kireçlenmeyi arttırıyor.
KISIRLIK : Sebze ağırlıklı beslenenlerde daha çok görülüyor. Çok fazla protein, kadınlarda kısırlığa sebep olurken, özellikle soyanın fazla tüketilmemesi gerektiğini belirtiliyor.
SAFRA KESESİ TAŞI : Et yiyenlerde risk daha fazla. Doymuş yağ oranı fazla olduğu için, taş düşürmenin daha çok görüldüğü düşünülüyor.
AĞIZ VER DİŞ HASTALIKLARI : Vejetaryenlerde, daha çok diş rahatsızlığı görülüyor. Sebze ve meyvelerde asit fazla olduğu için bu risk daha fazla.
ALZHEİMER : Et ağırlıklı beslenenler, daha sık alzheimera yakalanıyor. Sebze ve salata ağırlıklı beslenenler, antioksidan ve vitaminler aldığı için, sürekli et tüketenlere kıyasla daha az yakalanıyorlar.
KEMİK ERİMESİ : Et yiyenlerde daha fazla görülüyor. Fazla hayvansal protein ve kırmızı et yemek zararlı. Et Tüketimini, Salata ve yapraklı bitkilerde bulunan kalsiyum ile dengelenmek gerekiyor.
DEPRESYON : Sebze ağırlıklı beslenenlerde, daha fazla görülür. B12 vitaminin eksikliği görüldüğü için, depresyon ve zihinsel, psikolojik rahatsızlıklar görülebilir.
GIDA ZEHİRLENMESİ : Az yıkanmış sebzelerde daha çok rastlanmasına rağmen çiğ kırmızı et, kolibasili gibi rahatsızlıklara davetiye çıkartır. Daha tehlikeli olan kırmızı ettir.
KAS ERİMESİ : Protein eksikliği sebebiyle görülen bu rahatsızlık sebze ağırlıklı beslenen kişilerde daha çok görülür.
Buradan da anlaşılacağı gibi, herşeyin fazlası zaralı. Dengeli ve sağlıklı beslenmek gerekli.

18 Temmuz 2009 Cumartesi

SÜNNETİN FAYDALARI

Tarihi, M.Ö. 6000 li yıllara kadar uzanan, sünnet, sadece Müslümanlığın bir gerekçesi olmaktan çıkıp, günümüzde, sağlık amaçlı da yapılan bir işlem haline gelmiştir. Sünnetin faydaları, tam olarak bilinemezken, sayılabilen faydaları şöyledir.

* Sünnet olan kişlerde, idrar yolları enfeksiyonlarına daha az rastlanmaktadır.
* Sünnet olan erkeklerde, penis kanseri riski daha azdır.
* Son dönemde yapılan araştırmalara göre, sünnet, cinsel yolla bulaşan hastalıkları önleme de çok fayda sağlıyor.
* Yapılan bir araştırma sonucunda, AİDS i önlemek açısından da, çok faydalı olduğu açıklanmış.
Peki bunlar ve bilinmeyen pek çok faydası olan sünnet için, en uygun yaş nedir? Eğer, yaptırabilirseniz, çocuğun doğduğu andan itibaren, en kısa zaman içerisinde, ama bu süre içerisinde yaptıramıyorsanız, 7 yaşından sonra yaptırmalısınız. Çünkü, 2-6 yaş arası, çocuğun kendi bedenini tanıma yaşıdır. Cinselliğini keşfetme zasmanıdır. Bu dönem içinde yapılacak sünnet, çocuk için travma niteliğindir.


BESİN ZEHİRLENMESİNE DİKKAT !

Yaz mevsiminde en çok rastlanılan durumlardan bir tanesi olan ishal, doğru beslenme ve bilinçli bir yaklaşım ile, tehlikeli bir hastalık olmaktan çıkabilir. Gerek, besin zehirlenmesi, gerekse, deiğer sebeplerden kaynaklanan ishal vakaları için uzmanların yapmış oldukları açıklamalar, aşağıda verilmiştir.

* Yaz mevsiminde, kavun, karpuz, üzüm gibi meyveleri karıştırarak soğuk şekilde tüketmek, meyvelerin yanında, soğuk içecekler içmek, mide ve barsak hareketlerini bozarak ishale neden olur.
* Özellikle yaz mevsiminde, yumurta içeren besinler, unlu mamuller, yaş pasta, tavuk eti (kırmızı ete göre daha kolay bozuluyor) gibi besinleri tüketirken, daha dikkatli olak gerekir. Tavuk eti bozulunca "salmonella" gibi mikroplar kısa sürede aşırı miktarda ürer. Bu mikropların toksinleri de ishale yol açabilir.
* Mikrobik olmayan ishaller, ise karışık meyvelerin yenmesinden kaynaklanıyor.
* Tabi bunların dışında, bazı besinlerin tüketiminde dikkatli davranarak, aşırıya kaçmamak gerekir. Örneğin, Taze kayısı (kayısı suyu), Üzüm (üzüm suyu), Erik, Kiraz ,Kavun, Karpuz...
* İshal olduğunuz zamanlarda ise, bağırsak hereketlerini düzenlemek ve ishali yenmek için, bazı besinlerden faydalanabilirsiniz. Bu besinler;* Muz * Şeftali * Elma * Peynir * Zeytin * Ekmek *Az yağlı makarna * Haşlanmış patates * Patates püresi * Pirinç çorbası gibi besinlerdir. 24-48 saat süreyle, sadece bu besinleri tüketmeniz gerekmektedir.

17 Temmuz 2009 Cuma

AĞLAMAKTAN VE UYKUSUZLUKTAN ŞİŞMİŞ GÖZLER İÇİN

Çok yorgun bir gecenin sonunda, ya da çok fazla ağladığınız bir zamanın ardından, gözlerinizdeki kötü görüntüyü yok etmek için, evde hazırlayabileceğiniz bazı doğal önerilerimiz mevcut. Bu öneriler sayesinde, kötü geçirilmiş zamanlardan iz kalmayacak.
1) METAL KAŞIK : Yapacağınız tek şey, elinize iki metal kaşık almak, bir dakika kadar soğuk suyun altında tutmak ve kaşıkları baş aşağı gözlerinizin üzerine koymak.
2) HEMOROİD KREMİ : Pek çok ünlünü kullanmış olduğu bu yöntem, kulağa garip gellse de, gerçekten işe yarıyor.
3) İNCE SALATALIK DİLİMLERİ : Salatalık dilimleri, gözlerinizdeki şişlikleri alır. Cindy Crawfor'ın güzellik sırlarından birisidir.
4) ÇİĞ PATATES DİLİMLERİ : Ağlamaktan ve uykusuzluktan helak olmuş gözleriniz için, patates dilimlerinden daha iyi bulunamaz. Bir patates alın, dilimleyin ve göz/gözaltı bölgesine uygulayın. Yüzünüz dilimlerdeki potasyumu emecek ve hoş olmayan morluklar azalacaktır. Rendeleyip hafifçe suyunu sıkarak da uygulayabilirsiniz.
5) SİYAH ÇAY POŞETLERİ : Kaşığınız, salatalığınız ve hemoroid kreminiz yok ise, siyah poşet çay da kullanabilirsiniz. Tek yapacağınız, çay poşetlerini ılık ya da soğuk suda on dakika bekletmek ve hafifçe bastırarak göz bölgenizde gezdirmek. Çaydaki bir madde gözlerinizde biriken suyu çekiyor.

MENAPOZ DÖNEMİNDE CİLT BAKIMI NASIL OLMALI ?

Menapoz dönemi, kadınlar için en sıkıntılı dönemdir. Bu dönemde, hormon dengesi tamamen değiştiğinden dolayı, ciltten saça, pek çok alan için, özenli bir bakı yapmak gerekir. bu yazımız, menapoz döneminde yapılması gereken cilt bakımları için, gerekli malzemeler konusunda, öneriler içermektedir.

* Cildin yapısına uygun bir sabun veya temizleyici ürün. (Normal ve kuru ciltler için gliserinli sabun, yağlı ciltler için ise kepekli sabun)
* Cildi temizledikten sonra uygulanmak üzere, sıkılaştırıcı tonik. (Kesinlikle alkol, aseton, salisilik asit, resorsinol gibi cildi kurutan katkı maddeleri içermemeli).
* Yağlı ciltlere uygun yağsız krem veya jeller
* Cilt yapısına uygun nemlendirici kremler, (kuru ciltler için yağlı, yağlı ciltler için ise az yağlı ve su bazlı)
* Yaz-kış dışarı çıkmadan sürülmek üzere, yüksek faktörlü güneş koruyucular.
* Geceleri uyumadan uygulamak üzere, yine cilt yapısına uygun bir gece kremi.
* Banyo suyuna katmak üzere, parfümsüz banyo yağları.
* Cildin nem dengesini koruması için, ph 5.5 olan temizlik malzemeleri (şampuanlar, vücut yıkama ürünleri vs.) ve bakım ürünleri.

12 Temmuz 2009 Pazar

OJE KULLANMANIN PÜF NOKTALARI

Yaz mevsiminde, cıvıl cıvıl kıyafetlerin tamamlayıcısı ojeler, uygun kullanım ve saklama şartlarında, sizlere istediğiniz güzelliği sağlayacaktır. Bu yazımızda, sizlere, oje kullanmanın püf noktalarından bahsetmek istiyoruz.
* Ojeniz katılaşmıs ise, asla asetonla inceltmeyin bu işlem ojenizin parlaklığını kaybetmesine yolaçacaktır.
* Sürdüğünüz ojenin tırnaklarınızda, daha çabuk kurumasını sağlamak içn, ellerinizi, bir kaç dakika buzlu suda bekletin.
* Sürdüğünüz ojenin parlaklığını ve dayanıklığını artırmak için, hergün üzerine oje koruyucu cila sürün.
* Oje seçerken dikkat etmeniz gereken noktalar; Koyu renkler, kısa ve köşeli tırnaklar için, açık ve pastel renkler ise, uzun ve oval tırnaklar için uygundur.
* Ojeyi saklayacağınız en ideal yer, buzdolabınızın kapak kısmıdır.

YAĞLI CİLTLER İÇİN İDEAL BAKIM

Yağlı cilt bakımında kullanılabilecek olan bu önerimiz için gerekli tek malzemiz, limon. Limonun, hem sağlık hem de güzellik açısından son derece faydalı olduğu, yüz yıllardır bilinen bir gerçek. Limonun cilt bakımı için, kullanım şekli şöyle.
* Sabah ve akşam, bir pamuğun üzerine, bir kaç damla limon damlatılır. Cilt bu pamuk ile silinir.
FAYDALARI ;
* Dezenfektan etkisi olduğundan, cildi mikroplardan arındırır ve sivilce oluşumunu önler,
* Ciltte var olan akne ve sivilcelerin temizlenmesini sağlar.
* Kırışık önleyici özelliği vardır.
* Cildin fazla yağını alarak, parlamasını önler.
* Cilte leke oluşumunu önlerken, var olan lekelerin, renginin açılmasını sağlar.
UYARI : Pamukla temizleme işlemi sırasında, çok fazla basınç uygulamak, ciltte, tarişlere sebep olur.

ELLER İÇİN PRATİK LOSYON

En çok kullanılan, en göz önünde olan, en çok yıpranan... ellerimizden bahsediyoruz. Bu kadar çok işe yarayan ellerimize gereken bakımı yeterince gösteremiyoruz. Onları hep ihmal ediyoruz. Aslında, son derece pratik yöntemlerle, ellerimizi hakettiği forma sokabiliriz. Doğal el maskemiz için ;

GEREKLİ MALZEMELER :
* Küçük 1 şişe gliserin,
* 1/2 fincan süt,
* 6-7 damla kolonya,
* 1/2 limon suyu,
HAZIRLANIŞI VE KULLANIM ŞEKLİ : Tüm malzemeleri karıştırın. Ağzı kapalı bir şişeye koyarak, 2-3 bekletin. Elde ettiğiniz karışımı ellerinize sürün. Ellerinizin harika olduğunu, ilk kullanımda fark edeceksiniz.

DUDAK BAKIMI İÇİN PRATİK ÖNERİLER

Tüm cilde ve saçlara uygulanan bakımlar sırasında, dudaklar ihmal edilir. belki de bakıma ihtiyaç duydukları pek akla gelmez. Güzel ve çekici dudaklara sahip olmak, aslında son derece kolay. İşte dudak bakımnda, pratik , fakat etkili bir kaç öneri;
* Sabahları kalktığınızda, dudaklarınızı, eski bir diş fırçası yardımı ile fırçalayın. Peeling etkisi yaparak, dudaklardaki ölü deriyi atmanızı sağlar.
* Bu işlemden sonra, dudaklarınıza, limon sürün.
* Islık çalın.
* Sık sık, sesli harfleri arda arda söylen.
Nemlendirici sürdükten sonra, kaliteli bir ruj ile dudak bakımınızı tamamlayın.

ŞAMPUANIN ETKİSİNİ ARTIRMAK İÇİN

Saç bakımı, başlı başına bir sanattır. Güzel ve bakımlı saçlar, hem güzellik açısından, hem de öz güven açısından oldukça önemlidir. Saç bakımında birinci sırada yer alan bakım ürünü, saçınıza uygun bir şampuandır. Peki, şampuan kullanmanın püf noktalarını biliyor musunuz ?

* Saçlarınızı şampuanlamadan önce, uygun bir saç fırçası ile, saçları fırçalamak, saçlardaki tozu ve kiri temizleyeceğinden, kullandığınız şampuan daha faydalı olacaktır.
* İkinci püf noktamız ise, şampuanlama sırasında saçlarınıza parmak uçları ile, masaj yapmaktır.. Bu işlem, saç derisindeki, kan dolaşımını hareketlendirecektir.
* Şaçınızı şampuanladıktan sonra, seyrek dişli bir tarak ile, saçlarınızı tarayın.
* Bol ılık su ile, saçlarınızı durulayın.
* Son olarak, saç uçlarından diplerine doğru, soğuk su ile, saçlarınızı yıkayın. Saçlarınız, son derece sağlıklı ve parlak olacaktır.

HİNDİSTAN CEVİZİ VE KAKAO LOSYONU

Sizlere bu yazımızda önereceğimiz losyon, özellikle kuru ciltler içinideal. Cilt bakımını ucuza getimek ve harika bir cilde sahip olmak için, yapımı oldukça kolay olan losyonumuz için ;
GEREKLİ MALZEMELER :
* 5 mg kakao yağı,
* 5 mg hindistan cevizi yağı,
HAZIRLANIŞI VE KULLANIM ŞEKLİ : Malzemeleri karıştırın. Bir pamuk yardımı ile, karışımı, yüzünüze ve dekoltenize sürün. 5 dak boyunca masaj yapın. Ilık su ile yıkayın. bu işlemi, duştan önce yapmanız, cilt açısından çok faydalı olacaktır.

8 Temmuz 2009 Çarşamba

GELİNLERE ÖZEL FORM DİYETİ

Yaz mevsiminin en çok düğün mevsimi olması, gelin adayları için, sıkı bir koşturma gerektiriyor. Bu dönem içinde, kşturma esnasında, ayaküstü atıştırmalar ve düzensiz beslenme, sizi düğün arefesi güçsüz bırakabilir. Bu yazımızda, gelin adaylarına özel bir beslenme ve diyet önerimiz mevcut. Dr İsmail Ağarı'ın önerisi ile, Gelin Diyeti ;

* İster düğün öncesi, ister normal zamanda olsun, diyet yaparken önemli olan sağlıklı olmaktır.
* Mevsimsel değişikliklerin, stresin ve yoğun temponun içinde olduğunuzu düşünerek bağışıklık sisteminizin zayıflamasına neden olacak sağlıksız zayıflama diyetlerinden kaçınmalısınız.
* Bunun yerine uyku düzeninden, egzersize, vitamin alımına kadar her yönüyle desteklenmiş yöntemler uygulamanız gerekecektir.
* Özellikle çalışan genç hanımların daha da dikkatli olması gerektiğini unutmayın. Düğün alışverişiniz, hazırlıklarınız bu sırada rastlanan aksilikler, işlerin zamanında yetişmeyeceği paniği ister istemez sizi ciddi bir baskı altına alacaktır.
* Çelik gibi sağlam sinirler ve tüm günün yoğunluğunu yüklenecek beden sağlığınız için iyi bir kahvaltıyla güne başlamalısınız. Günün en önemli öğünü düşük glisemik indeksi düşük besinlerden oluşan bir öğün olmasını tercih edin. Yine kahvaltıda yavaş sindirilerek kana yavaş karışan kahvaltı Bütün gün boyunca benzininiz olacaktır.
* Unutmayın ki şeker bir alışkanlıktır. Ne kadar çok yerseniz daha çok istersiniz.
* Şekerli içecekler yerine: Bitki çayları, su, yağsız süt, yapay tatlandırıcılı içecekleri tercih etmelisiniz.
* Tatlı ürünler yerine; Kuru meyve, taze meyveler, keçiboynuzu tatlı krizini önler.
* Bisküvi ve pasta yerine; Havuç, muz, kahvaltı gevrekleri, meyveli gevrekler yiyebilirsiniz.
* Çikolata yerine; haşlanmış mercimek seçebilirsiniz.
• Öğün atlamayın. Sık ve az öğünler halinde yiyin. Ara öğünlerde satın aldığınız ürünlerin içeriğindeki tuz ve şeker oranlarına dikkat edin.
* Yani etiket okumayı öğrenin. Etiketlerde sonu OZ ile biten maddeler şekeri anlatır; glukoz, fruktoz, galaktoz gibi.
* Bu süre içinde tatlı krizleri yaşayabilirsiniz. Stres ve koşuşturma daha çok tatlı isteğinizi arttırabilir. Canınız pastalar, hamurlu tatlılar çekebilir. O anlarda kan şekerinizi yavaş yavaş yükseltecek besinler tercih ederseniz krizi rahat bir şekilde ve kilo almadan geçirebilirsiniz.
* Lif içeriği yüksek besinler glisemik indeksi yüksek dahi olsa aniden yükseltmez bu nedenle tatlı istediğiniz anlarda; muz, havuç, haşlanmış 1 avuç haşlanmış mercimek yiyebilirsiniz.
* Beyaz ekmek ve beyaz unda aynı şekerde olduğu gibi yüksek glisemik indekslidir ve size kilo aldırır. Şimdilik beyaz undan yapılmış ürünleri ve ekmeği hayatınızdan çıkarın yerine tam buğday ekmeği ve esmer pirinç, makarna tercih edin.
Haftada 3 kez lahana zayıflatır
* Lahanadan elde edeceğiniz sebze suyu, lahana çorbası ya da haşlanmış lahana salatası yağ yakımını kolaylaştırır. Düğün öncesi en güzel diyet önerilerinden bir tanesi lahanadır. Sağlıklı beslenmek ve formda kalmak için, lahanayı hayatınızdan çıkarmayın.


5 Temmuz 2009 Pazar

ÇİNKONUN FAYDALARI

Çinko, yaşam için, önemli bir mineraldir. Pek çok faydası bulunan çinko mineralini eksikliği halinde, vücudumuz hastalıklara karşı savunmasız kalır. Tat ve koku duyularını zayıflar. Çocuklarda, cinko eksikligi gelişme ve büyüme bozukluğuna yol açabilir. Kırmızı et, karaciğer, yumurta, deniz ürünleri, fasulye, bezelye ve fındıkta çinko mevcuttur.

ÇİNKONUN FAYDALARI ;
* Çinko eksikliğinin, göz dışında beyin fonksiyonları, kan dolaşımı, solunum ve bağışıklık sistemlerini de etkilediği bilinmektedir.
* Cildi güzelleştirir, saçı parlatır.
* Tırnakları sertleştirir.
* Büyüme hormonun salgılanmasında rol oynar.
* Ergenliğin gelişmesi ve cinsiyet hormonlarının faaliyeti de çinkoya bağlıdır.
* Soguk algınlığı ve gribe karşı cok faydalıdır.
* Akneye karşı etkili bir mineraldir.Hücre yenilemesine yardımcı olduğu için cildi de güzelleştirir.
* Nörodermitisi ve uçukları hafifletir.
* Adet sancılarını hafifletir ve kısırlığa karşı da etkilidir.
* Amalgam gibi ağır metalleri vücuttan atar.
* Çinko minerali, kemik matrisinde önemli rol oynayan ve güçlü kemik yapısı için gerekli olan bir mineral.
* Günlük almanız gereken çinko miktarı ise ortalama 15 mg.

OSMANLI SARAY KADINLARININ GÜZELLİK SIRLARI

Kadınları, güzel görünme isteği, insanlığın her döneminde var olan bir istek. Eski çağlardan günümüze kadar gelen, pek çok güzellik formülü mevcut. bu yazımız, daha yakın tarihimizden, Osmanlı döneminden kadınların güzellik sırlarını içermekte.

* Saraydakilerin bir numaralı güzellik sırrı, temizlikti. Hamam kültürü, bu sebeple gelişmiş. Banyoda, mutlaka keselenirlerdi ve keselenmek de en doğal peeling'dir. Cilde gençlik ve güzellik kazandırır.
* Temizlikte, sabun en önemli ürün. Bu sebeple, çok büyük bir sabun sektörü vardı. Saraya da, en kaliteli sabunlar gelirdi ve bunlara eritilip, kullanacak kişinin zevkine göre gül veya meyve şekilleri verilirdi. Saraylıların sabunları, mutlaka kokulu olurdu.
* Saçlar, sabunla yıkandığı zaman sertleşir. Bunun için yumuşatıcı olarak hatmi ve ebegümeci kullanılırdır. Bu bitkileri kaynatınca kıvamlı bir su oluşur. İşte o kıvamlı su, bugünkü saç kremlerinden daha etkili bir yumuşatma gücüne sahiptir.. Saraya kilolarca kurutulmuş hatmi ve ebegümeci gelirdi.
* Saç ve cilt bakımında, kil, en çok kullanılan malzemedir. Kildanlıkların içine, önce kili sonra da suyu koyarlar, Kil aşağıya çökünce, üstündeki suyu kullanırlardı. Bu suyun yumuşatıcı ve saçı-deriyi besleyici özelliği vardır.
* Cilt bakımında, yağları çok kullanılan malzemelrdir. Çünkü keselenip, ölü deriyi attıktan sonra dışarı çıkılırsa cilt çabuk kırışır. Bu yüzden, banyodan sonra, ince bir tabaka, yağ cilde sürülürdü. Böylelikle dış etkenlerden korunurdu.
* El, ayak ve tırnak bakımı da çok önemli bir konudur. Bunun için, susam veya zeytinyağı çok kullanılan ürünlerdir. Ama, bunlar bitkilerle birlikte kullanırır. Özellikle, gül yağı tercih edilir. Bu da ; kokulu gül yaprakları zeytinyağı ya da susam yağı içinde bekletilip, süzüldükten sonra elde edilir. cilt için çok faydalıdır.
* Osmanlı saraylarında, tonlarca gül suyu kullanılıyordu. Çünkü, gül suyu yüzü temizler, cildi nemlendirir, kırışıklıkları giderir. Hafif ve huzur veren bir kokusu vardır. Cilt hastalıklarına ve yaralara iyi gelir. Hatta Osmanlı gül yağını ruh hastalıklarının tedavisinde kullanmış. Gül macunu ve şerbeti hazımsızlığa iyi gelir. Bu şerbet, bal ve gül suyu karıştırılarak elde edilirdi.
* Osmanlı sarayında, kokular çok önemlidir. Hatta hekimler kokuyla tedavi bile yapıyor. Değişik kokuların, insanları ruhen ve bedenen nasıl tedavi edeceğini çok iyi bilirlerdi.Alkolsüz, Çok güzel parfümler elde ederler. Özellikle, baharda buhur günleri yaparlardı. Sabahlara kadar kazanlar kaynar, güzel kokular elde edilirdi. ,Saray en çok misk ve amber kokardı. Buradan da anlaşılacağı gibi, günümüzdeki aromaterapi Osmanlı zamanında uygulanan bir yöntemmiş.
* En önemli güzellik sırlarından biri de limondu. El ve yüzleri için beyazlatıcı olarak kullanılırdı. Limon antiseptiktir ve içinde şeker vardır, yüzü besler, gerginleştirir ve yaraları iyileştirir.
* Osmanlıda, çok önemli iki estetik kaygı vardı. Ciltlerinin beyaz, saçlarının siyah olması makbuldü. Açık renk saç sevilmiyordu. Beyaz ten ise güzellik demekti. Güzellik ve genç kalmak için yemelerine çok dikkat ederlerdi. Zaten kesinlikle çok yemezlerdi. Özellikle ilkbaharda çok az yenilir, yenilenler de bağırsakları ve kanı temizleyecek sebzeler olurdu. Mesela kiraz kanı temizlediği için çok yeniyordu. İlkbaharda müshil ya da tuzlalardaki tuzlu sular içilerek bağırsaklar temizleniyordu.
* Osamanlı kadınların, güzellik sırları aslında pek çoğumuzun bildiği, ama ya vakitsizlikten, ya da cesaretsizlikten uygulanamayan yöntemler. Zararın neresenden dönülürse kardır diyelim ve doğal bakım yapmaya başlayalım.

EVLİLİK KİLO ALDIRIYOR !

Kilo almak isteyen sevgili okurlarımız için, bir önerimiz olacak. Bu öneriyi siz nasıl karşılarsınız bilmiyorm ama, kilo almak istiyorsanız, evlenin !!!

Şaka yapmıyoruz. İngilterede yapılan bir araştırmaya göre, evlenmek veya, partnerinizle birlikte yaşamak, sizlere kilo aldırdığı gibi, obez olma riski ile yaratıyormuş. Aslında, bu araştırmadan ziyade, çeverenizde yapacağınız ufak bir gözlem, bu araştırmanın, ne kadar da haklı olduğunu sizlere gösterecektir.
Araştırmanın dayandığı temel şu ; Evlenen veya birlikte yaşayan kişiler, bekarlık zamanlarından daha fazla yemek yiyor, birlikte yemek yeme isteği artıyor, dışarıda yemek yeme eğilimi artıyor. (Davetler falan. ayrıca, evlenen pek çok insan, spor yapmak yerine, evde, TV karşısında vakit geçirmeyi tercih ediyor.
Evliliğn kilo almak açısından faydalarını anlattık. Şimdi de, evliğin diğer faydalarını kısaca sayalım.
1- Neslin devamı sağlanır.
2- Olumlu ve sağlıklı bir cinsellik yaşanır.
3- Ekonomik işbirliği sağlar.
4- Kişilerin hayatına disiplin getirir.
5- Kişiler, daha sağlıklı yaşar ve daha sağlıklı düşünür.
6- Annelik babalık gibi, doyumsuz hazlar yaşanır.
7- Sorumluluk duygusunu artırır.
8- İnanç ve dini duygular, en iyi aile ortamında yaşanır.
9- Psikolojik tedavi merkezidir.
10- Zararlı alışkanlıkları en aza indirir.
11- Hastalık ve yaşlılık durumlarında, en büyük tedavi ve teselli merkezi aile ortamıdır.
12- En kötü evlilik, en iyi yalnızlıktan her zaman daha iyidir.

HACAMAT TERAPİSİ NEDİR ? HANGİ HASTALIKLARI TEDAVİDE KULLANILIR ?

Sizlere, bu yazımızda, 5 bin yıllık şifa geçmişine sahip olan bir tedavi yönteminden bahsetmek istiyoruz. Yöntemimizin adı, Hacamat tedavisi. Aslında pek çoğumuzun, kupa veya bardak çekmek olarak bildiği bu yöntem, günümüzde, yeniden keşfedilmeya başlandı. Öncelikli olarak yöntemin uygulama şeklinden bahsetmek istiyoruz.

Hacamat terapisinin temeli, Kupalar yardımı ile oluşturulan vakumun, vücuttaki atıkları deri yüzeyine çağırmasına dayanıyor. Sonra terapist iz bırakmayan 2 mm.’lik çiziklerle bu sıvıları dışarıya alıyor.
Gelelim Hacamat terapisinin faydalı olduğu hastalıklara;
*Baş ağrısı, yarım baş ağrısı ve sinuzit,
*Tembellik, uyku fazlalığı,
*Yüksek tansiyon ve şeker hastalığı,
*Prostat ve cinsel zayıflık,
*Sırt ağrısı, bel ağrısı (lumbago), işiaz, diz ağrısı, yanlarda uyuşukluk,
*Hormon bozzukluğu,
*Yumurtalık hastalıkları,
*Buna benzer bir çok kadın hastalığı,
Hacamatla başarılı bir şekilde tedavi olunmaktadır.
Tabii, bazı durumlarda, hacamat terapisi uygulaması sakıncalıdır. Aşağıda sayılan durumlardan birisi söz konusu ise, kesinlikle bu tedaviyi yaptırmayın.
*Hacamat çok ihtiyar ve zayıf kişilerde,
*Kalp Yetmezliği olanlarda,
*Bir yeri kesildiğinde kanı durmayan kişilerde,
*Hamilelerde,
*Aşırı kansız kişilerde,
*AİDS (HİV) hastalığı olan kişilede,
*Tansiyonu çok düşük olan kişilerde
*Küçük çocuklarda ,
*Çok hassas ve korkan kişilerde kanlı hacamat yapılmamalıdır. Duruma göre, kansız hacamat uygulanmalıdır.
Hacamat tedavisinin, kökeni, Hz. Muhammed(s.a.v)e dayanmaktadır. Sevgili Peygamberimiz, Hadis-i Şeriflerinde, hacamatın önemi şöyle anlatmıştır.
"Damardan veya deriden kan aldırmak, tedavi olduğunuz şeylerin en faydalılarındandır."
"Sefer ediniz şifa bulunuz, oruç tutunuz şifa bulunuz, hacamat olunuz şifa bulunuz."

3 Temmuz 2009 Cuma

ADET SANCILARINI ÖNLEYEN BESİNLER

Adet sancıları, kadınları hayata küstüren, kötü bi durum. Bazı besinler vasıtasıyla, bu ağrıları azaltmak ve hatta önelemek mümkün olabiliyor. Bu besinler hakkında kısaca bilgiler vermek istiyoruz.

* Balık, yumurta, tavuk ve süt adet sancılarını önlerken, elma,incir ise sinirlilik ve gerginlik gibi adet öncesi sendromuna iyi geliyor.
* Yapılan araştırmalar, tuz, yağ ve şeker miktarını azaltıp, protein bakımından zengin olan, balık ve yumurtayı fazla yiyenlerde, lifli besinleri sofrasından eksik etmeyenlerde, adet sancılarının daha hafif olduğunu gösteriyor.
* Deniz mahsullerinde, soya fasulyesinde, sütte ve susamda ağrıyı azaltarak, kişiye mutluluk hissi de veren “trytophan” isimli bir çeşit amino asit bulunduğunu hatırlatan uzmanlar, bu gıdalar sayesinde adet döneminin ağrısız geçirilebileceğini belirtiyorlar.
* Adet öncesi vücut su toplamaya, göğüsler hassaslaşmaya başlar. İştah ya kapanır veya kişide aşırı tatlı yeme isteği ortaya çıkar. Bunların yanı sıra depresyon,alınganlık, gerginlik, endişe, uyum güçlüğü gibi duygusal değişiklikler de görülebilir.
Bütün bu adet sendromları, düzenli, dengeli ve sağlıklı beslenme ile aşılabilir.

DOĞAL YOLARDAN DİŞ BEYAZLATMA

İnci gibi beyaz ve parlak, gözalıcı dişlere sahip olmak, çok da zor bir şey değil sanırım. Özellikle de doğal diş beyazlatıcılar kullanarak, dişere zarar vermeden, bu işi kolalıkla başarabilirsiniz. Peki, doğal yollardan diş beyazlatan maddeleri biliyor musunuz ?

KARBONAT : Bilinen en popüler doğal diş beyazlatma malzemesidir. Dişleri beyazlatmasının yanı sıra ağızdaki bakterileri ve diğer mikroorganizmaları öldürür, ağızdaki plak tabakasını (diş taşı) temizler.
GLİSERİN : Gliserinin fazla bilinmeyen anti bakteriyel etkisi vardır. Bakterilerin bulunduğu bir çözeltiye bir damla gliserin damlatıldığında, ortamdaki tüm mikroorganizma faaliyetlerinin durduğu görülmüştür.
SOFRA TUZU : Karbonat kadar güçlü olmasa da, sofra tuzu da bilinen diş beyazlatıcılar arasındadır. Ağızdaki bazı mikroorganizmaları öldürür. Anti bakteriyel özellikleri olmasına karşın, tüm bakterileri temizlemez. Yoğun konsantrasyonlu kullanımlarda, diş eti iltihabındaki ödemi azaltıcı etkisi vardır.

KABUKLARDAN GELEN ŞİFA

Meyvelerin şifasını ve faydalarını, artık biliyoruz. Bu da, daha bilinçli bir beslenme için, ilk adımlardan bir tanesi. Mevler kadar, bazı meyve kabukları da şifa dağıtıyor. Yapılan araştırmalar sonucunda, faydalı olan bazı meyve kabukları için bir yazı hazırladık. Amerika'daki beslenme uzmanları ve araştırmacılar el ele verip kabuklardaki şifayı ortaya çıkarmış...

PORTAKAL : Haftada 1 çay kaşığı portakal kabuğu ymeke, cilt kanseri riskini %30 azaltıyor. Salataların içerisinde rahatlıkla kullanılabilir.
ELMA : Elmanın kabuğu, içerisindeki beyaz kısma göre %87 daha fazla, kanser önleyici içeriğe sahip.
PATLICAN : Patlıcandan bir şerit sıyırdığınızda 300 miligram nasunin elde ediliyor. Yanı sıra 200 miligram kas kramplarını engelleme özelliğine sahip potasyum, 13 miligram bağışıklığı güçlendirici magnezyum da gizli patlıcanın kabuğunda.
SALATALIK : Tamamına yakını, kalorisiz olan salatalığın kabuğu, bol miktarda silis içeriyor. Bu da, deriyi dolggunlaştıran kolojen anlamına geliyor. Silis için önerilen, belirli bir doz yok. Ama günde 5 miligram yeterli olarak kabul ediliyor. Yani, kabuklu yenecek 1 adet salatalık, 5 mg lık ihtiyacı karşılayacaktır.

1 Temmuz 2009 Çarşamba

ÜNLÜLERDEN DOĞAL GÜZELLİK SIRLARI

Doğal güzellik maskelerini, sade vatandaşların yanısıra, ünlü vatandaşlarımız da kullanmakta. Zaten, en çok merak edilen konularda birisi, ünlü hanımların güzellik sırları. Bu yazımızda, bazı ünlü simaların, kullanmış olduğu, doğal güzellik formüllerinden bahsetmek istiyoruz.

PINAR ALTUĞ: Güzel kirpiklerini, badem yağına borçlu... Ünlü oyuncu ve sunucu Pınar Altuğ geceleri yatağa girmeden önce kirpiklerine badem yağı sürüyor. Ayrıca cildinin tazeliğini korumak için de gül suyu ile siliyor ve salatalık kabuklarından maske yapıyor. Altuğ'un bir diğer sırrı ise cilt dengesini korumak için bol bol su içmesi.
AYDAN ŞENER : Aydan hanımın cilt güzelliği, hepimiz tarafından ilinen bir gerçek. Aydan hanım, cildi için, maydonoz toniği kullanmakta. Mecbur kalmadıkça yüzüne makyaj yapmadığını söyleyen Aydan Şener her zaman için doğal yöntemlerle güzelleşmekten yana. Dönem dönem cildine çeşitli maskeler uygulayan Şener'in son tercihi ise meydanozlu cilt maskesi. Sanatçı maydanozu kaynatıp suyunu tonik olarak yüzüne sürüyor.
DENİZ SEKİ : Deniz Seki cildinin güzelliğini korumak ve tahriş olmasını önlemek için. haftada bir özel birmaske uyguluyor. İçmiş olduğu kahvenin, telvesini dökmeyen ve yüzüne maske olarak uygulayan, Deniz sekini önerisi, oldukça etkili görünüyor. Kahvedeki kafeinin gözenekleri açtığını ve cildi beslediğini vurgulayan Seki, böylece pürüzsüz bir cilt görünümüne kavuştuğunu söyledi.
ŞEBNEM SHHAEFER : Bu ünlü makenimiz, cilt güzelliğini, üzüm çekirdeği ve yoğurda borçlu.
Ünlü manken her sabah, bir çay kaşığı yoğurt ve bir çay kaşığı çekilmiş üzüm çekirdeğini karıştırıp yüzüne sürüyor.
SERAY SEVER : Yumurta,bal ve zeytin yağı ile cilt bakımı yapan Seray Severin maske tarifi şöyle.1 yumurtanın sarısını, hakiki bal, hakiki zeytinyağı ile karıştırıp yüzüne sürüyor. Sever, bazen zeytinyağının yerine badem yağıda kullanıyor.

İSTENMEYEN TÜYLERE KESİN ÇÖZÜM YOLU DOĞADAN

Nette gezerken görüdüğm bu formülü sizlerle paylaşmak istedim. Yazılana göre, aşağıda tarifini vereceğimiz, formül, 1 haftalık bir uygulama sonrasında, istenmeyen tüylerden sonsuza kadar kurtulma imkanı sağlıyor.

GEREKLİ MALZEMELER :
* 1 adet soğan,
* 1 diş sarımsak,
*Siyah merhem ( aktardan alınacak)
HAZIRLANIŞI VE KULLLANIM ŞEKLİ : Soğanı, kısık ateşte, yanacak kadar, közleyin. Sarımsağırı, rendeleyin. Siyah merhemle, sarımsarı karıştırın. Tüylerin üzerine, ince bir tabaka halinde sürün. En üste, yakılmış soğanımızı kapatarak, öylece yarım saat bekleyin. Bu işlemi bir hafta boyunca her gün tekrarlayalım. Bazen bu süre tüylerin direnmesine göre uzayabilir. 1 haftanın sonunda, sitenmeyen tüylerinizden tamamen kurtulacaksınız.